±‡İçİmİzDeKi KaRaNLık!‡±
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

Osmanlıda Felsefe

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
hikayeci25
Banlandı
Banlandı
hocamaniac hikayeci25

Erkek Kova Köpek
Yaş : 41 Kayıt tarihi : 06/11/08 Mesaj Sayısı : 448 Nerden : bulgurludan

Osmanlıda Felsefe Vide
MesajKonu: Osmanlıda Felsefe Osmanlıda Felsefe I_icon_minitimeC.tesi Eyl. 12, 2009 11:20 am

Osmanli'da Felsefe
Bu makalede, Tanzimat'tan Cumhuriyet'e kadarki dönemde, Osmanlilar'da felsefî faaliyetler incelenecektir. Öncelikle, Osmanlilarda Tanzimattan önce de birtakim felsefî faaliyetlerin ve felsefe egitiminin var olduguna, basta Sahn-i Semân ve Süleymaniye olmak üzere medreselerde, özellikle de, matematik, astronomi ve tip gibi aklî bilimlerin yanisira, felsefe okutuldugunu belirtmeliyiz.
3 Kasim 1839 günü ilân edilen Tanzimatla birlikte, kapilarini Bati'ya açan Osmanli Devleti'ne, oradan, önce, onsekizinci yüzyil Aydinlanma devri devlet felsefesi girmistir. Daha sonra da, Romantizm, Yeni Pozitivizm, Yeni Realizm, Tarihî Materyalizm, Entüisyonizm, Evolüsyonizm (Evrimcilik), Idealizm ve Materyalizm (Maddecilik), Fenomenoloji (Olguculuk), Egzistansiyalizm (Varolusçuluk) ve Romantizm gibi çesitli felsefe akimlari girmistir.

Bir geçit ve buhran dönemi olan bu dönemde, felsefe egitimi almak üzere Fransa, Almanya, Ingiltere ve Amerika'ya gönderilmis olan ögrencilerden, Fransa'dan dönenler Fransiz felsefesini; Descartes ve Descartes'çilik, Bergson ve Bergsonculuk ile egzistansiyalizmi, Almanya'dan dönenler Alman Felsefesini; Felsefî Antropoloji, Yeni Ontoloji ve Fenomenolojiyi, Ingiltere'den dönenler Ingiliz Felsefesini; Yeni Realizm ve Yeni Pozitivizmi, Amerika'dan dönenlerse, Pragmatizmi ülkeye getirmislerdir.

Osmanli Imparatorlugu'na, Bati'dan, ilkin girmis olan onsekizinci yüzyil Aydinlanma devri devlet felsefesi hakkinda sunlari söyleyebiliriz:

Aydinlanma devrinde devlet, her seyden önce, bireylerin hak ve özgürlüklerini korumak amaciyla meydana getirilmis bir güven araci olarak kabul edilmistir. 18.yüzyil Aydinlanma devri filozof ve düsünürleri, siyasî görüs ve düsünceleriyle yeni bir sosyal düzenin kurulmasina, devletlerin laik ve demokratik bir yapiya dayanmasina büyük ölçüde katkida bulunmuslardir. Özellikle, Montesquieu (Monteskiyö) ve Jean Jacques Rousseau (Jan Jak Ruso) bu görüsleri daha fazla gelistirmisler ve 1789 Fransiz Devrimi'ni hazirlamislardir. 18. yüzyil Avrupasini, Aydinlanma'dan Fransiz Devrimi'ne götüren fikir ve görüslerin bazilari Tanzimatla birlikte ülkemize de girmistir.

Osmanli Imparatorlugu'nda, o zaman için yepyeni olan özgürlük, esitlik, ve adalet kavramlarini genis halk kitlelerine yayan, bireyin dogal hak ve özgürlügünü savunan ve daha sonra, Cumhuriyetle birlikte gerçeklesecek olan devrimler üzerinde hiç de küçümsenemeyecek etkileri bulunan Sinasi, Nâmik Kemâl ve Ziya Pasa gibi aydinlarimiz, özellikle Lametrie, Voltaire (Volter), Jean Jacques Rousseau (Jan Jak Ruso), d'Alembert ve Diderot (Didero) gibi Fransiz ansiklopedist ve aydinlanmacilarinin etkisinde kalarak devlet felsefesiyle ugrasmislardir. Devlet felsefesine iliskin olarak Nâmik Kemâl, Osmanli Devleti'nin yeni bastan düzenlenmesi, özgürlük, adalet ve esitlige dayanan bir devletin kurulmasi meselesi üzerinde önemle durmustur.

Tanzimatin ilân edildigi ondokuzuncu yüzyilin ilk yarisina rastlayan dönemde, Avrupa'da, Romantizm egemendir. Romantik dünya görüsü, bu devrin sanat, edebiyat ve felsefesine damgasini vurmustur. Osmanlilarsa, daha ziyade, Fransiz Romantizminin etkisinde kalmislardir. Romantizm, aslinda, kendisinden önce Avrupa'da hâkim olan bir düsünce çigirina, onsekizinci yüzyil Aydinlanma çigirina bir tepki olarak dogmustur. Bununla birlikte, özellikle Fransiz Romantikleri, Victor Hugo'nun temsil ettigi sonraki gelismis Fransiz Romantizminin önde gelenleri, siyasî düsünce ve görüslerinde, yeniden Aydinlanma'ya baglanmislardir. Ünlü Fransiz Romantik düsünürü Victor Hugo'nun Romantizminden etkilenen Tanzimat düsünürlerinden Nâmik Kemâl, Romantik edebiyat anlayisinin etkisiyle romanlar yazmis ve tiyatro eserleri vermistir.

Tanzimatla birlikte, Bati'dan yapilan çevirilere ve Bati etkisiyle yapilmis çalismalara gelince: Bunlari su tekilde özetlemek mümkündür:

Tanzimat döneminde ilgi, düsünce, görüs ve yazilariyla Fransiz devrimini hazirlayan Aydinlanma devri filozoflarina yönelmis, onlardan çeviriler yapilmittir. Ziya Pasa, Jean Jacques Rousseau (Jan Jak Ruso)'dan "Emile"i çevirmistir. Bu çevirilerden bir bölümü, 1881'de Mecmua-i Ebuzziya'da yayimlanmistir.

Münif Pasa (1828-1894), 18. yüzyil ansiklopedistlerinin yaptigi çalismalara benzer çalismalar yapmis; bir dergi çikartmis ve dernek kurmustur. M.Pasa, "Muhaverat-i Hikemiye" ("Felsefe Konusmalari") adli kitabini, 1859'da, Fransiz Voltaire, Fontenelle ve Fenelon'dan çevirdigi diyaloglardan olusturmuttur. Münif Pasa'nin ayrica, "Mecmua-i Fünûn" ve "Hazine-i Evrak" adli dergilerde yayinlanmis felsefî makaleleri vardir. 1878'de, üçüncü kez açilisinda Darü'l-fünun'da felsefe derslerinin yer almasinda Münif Pasa'nin bu makalelerinin de etkisi olmustur.

Ali Suavi (1839-1878) ise, medreseden yetismis atesli bir devrimcidir. "Ulûm" ve "Muhbir" gazetelerini çikartmistir. "Kâmusu'l-Ulûm ve'l Maarif" adli bir tür küçük ansiklopedi meydana getirmistir. "Tarih-i Efkâr" ("Fikirler Tarihi") basligi altinda ilk felsefe tarihi bilgisini, kendi gazetesi olan "Ulûm" da yayinlamistir. Bu yazilarinda Ali Suavi, Sokrates öncesi Yunan filozoflarinin görüslerini oldukça genis bir biçimde anlatmis, Islâm felsefesiyle karsilastirmalar yapmistir.

Ahmet MithatAhmet Mithat (1842-1912), baslangiçta materyalizme egilimliyse de daha sonra, Islâm ahlâkina ve doktrinine kuvvetle baglanmis; Draper'in "Din ve Bilim Çatismasi" adli kitabini dilimize kazandirmistir. "Tarih-i Hikmet" adli bir kitap kaleme almis, böylece kisa da olsa, bir felsefe tarihi kitabi denemesi yapmistir. Ayrica, Ahmet Mithat, kendi çikarmis oldugu Dagarcik dergisinde, tercüme ve telif bazi felsefî makaleler yayimlamistir. Bu dergide yayimlamis oldugu "Felsefe ve Feylesoflar" adli yazisinda, Ahmet Mithat, sunlari söylemistir:

"Felsefe kelimesi, aslinda, Yunanca "philo"/"sophia" kelimelerinden olusmustur. Felsefe, bugüne kadar çesitli sekillerde tanimlanmistir. Örnegin, bazilari, onu, "felsefe, insanligin özü üzerinde düsünce yürütmektir" diye, bazilari da "felsefe, insanin evrenle olan iliskisini düsünmekten ibarettir" diye tanimlamislardir. Bense, simdilik bir ögrenciyim, filozof degilim ama, "olamam" demiyorum. Felsefeyi tanimlamak istesem söyle derim: "Evrenin (bütün kisimlarinin) birbiriyle olan baglanti ve iliskileri üzerinde düsünmektir."

Bundan sonra, Ahmet Mithat, Thales'ten Sokrates'e kadar bir felsefe tarihi bilgisi vermis ve söyle demistir: "Dünyada hiçbir filozof olmamistir ki, bir manevî kuvvetin hüküm sürdügünü görmemis ve onu anlamamis olsun. Bunu, hepsi görmüsler ama, onun özünü gösterme bakimindan birbirlerinden ayrilmislardir".

Daha sonra, Ahmet Mithat, yine bu yazisinda, "feylesof" deyince herkeste dinsiz veya kayitsiz bir insan fikri uyandigini belirtmis ve "filozofun mu bilim adami, yoksa bilim adaminin mi filozof" oldugu konusundaki tartismalardan söz etmistir. Ahmet Mithat, bu yazisinda bile, din konusuna girmeyi ihmal etmemistir. "Nasil ki felsefe, her yerde hakikati ararsa, din için de aranan hakikattir." demistir.

"Felsefenin Sergüzest-i Ahvâli" adli yazisinda ise, Ahmet Mithat, dinlerin sonradan saplandiklari dar görüslülük ve taassup (bagnazlik) yüzünden fikir özgürlügüne karsi yapilan baskilardan söz etmistir. Ahmet Mithat, bu derginin yanisira, "Ittihâd", "Matbaa-i Amire", "Takvim-i Vekâyi" ve "Tercümân-i Hakikat" (1876) gazetelerinin de kuruculugunu yapmistir. Amaci, dilde sadelesmeyi saglamak olan Ahmet Mithat, "Tercümân-i Hakikat" gazetesinde de çesitli makaleler, hikâyeler ve romanlar yayimlamistir.

1815'de Mühendishaneye matematik profesörü olarak tayin edilen Ishak Hoca ve Tamanli Rifki Efendi, matematige iliskin ilk ciddi çevirileri yapmislar, Vidinli Tevfik (1832-1893) ise, ülkemizde, matematik ile felsefe arasindaki iliskileri göstermistir.

Ayni zamanda, Vidinli Tevfik, Ahmet Muhtar Pasa ve Yusuf Efendi ile birlikte, 1864'de "Cemiyet-i Tedrisiye-i Islâmiye" cemiyetini kurmustur. Daha sonra, bu cemiyete, Nâmik Kemâl de katilmistir. 1860'da ise, "Cemiyet-i Ilmiye-i Osmaniye" kurulmustur.

Felsefede atilmis ilk adimlardan bir digeri, Ibrahim Ethem'in 1895'de dilimize çevirdigi Descartes'in "Discourse de la Methode" adli eseridir .

Mantik alaninda da bu dönemde, çesitli eserler dilimize kazandirilmistir. Ali Sedat ve Ismail Gelenbevî, bu çevirilerde önemli rol oynamislardir. Çevrilen ilk eser, Italyan Gallupi'nin "Miftâhu'l-Fünûn"udur. Dilimize kimin çevirdigi bilinmeyen, ama, eski mantikla yeni mantigi ilk defa yanyana getirmesi ve Bati felsefesine kapi açmasi bakimindan dikkate deger bir eser olarak nitelendirilen "Miftâhu'l- Fünûn", 1868 ve 1872'de olmak üzere iki kez basilmistir.

I. ve II. Mesrutiyet dönemlerine gelince:

I.Mesrutiyette, Nâmik Kemâl, Sinâsi ve Ziya Pasa'nin önderliginde kurulmus olan Jön Türkler dikkati çeker. "Tasvir-i Efkâr" , "Ibret" ve "Hürriyet" gazeteleri, dönemin ünlü gazeteleridir. Bu gazetelerde, özellikle Nâmik Kemâl'in yazilari ilgi çekicidir.

II. Mesrutiyetin, politika buhrani yüzünden ilk günlerinde fikir hayati, tam bir kaos halindedir. Bu sirada, "Maarif" dergisi ve "Tercüman-i Hakikat" gazetesi kapatilmit, "Sirât-i Müstakim" dergisi ise, bir süre daha çikmaya basladiktan sonra, yerini "Sebilü'r-Resad"a birakmistir. Abdülhamid devrinin "Muallim", "Asar", "Nilüfer" ve "Mektep" gibi dergileri de çoktan kapanmistir. 1894 yilinda "Servet-i Fünûn" dergisi kurulmus, bu derginin agirlik merkezini de basta Recâizâde Mahmut Ekrem olmak üzere "Edebiyat-i Cedide" akimi olusturmustur. Bu devirde, "Ceride-i Askeriye", "Devir" ve "Bedir" adli gazetelerin yanisira, yukarida da adi geçen, "Dagarcik" ve "Kirkanbar" adli iki dergi kurulmustur.

Bu dönemde, felsefî akimlardan, materyalizm, pozitivizm ve mekanik evrimcilik, ülkede oldukça yayilmistir. Materyalizmden etkilenenler içerisinde, Baha Tevfik (1881-1914), "Teceddüd-ü Ilmî ve Edebî Kütüphanesi" (Bilim ve Felsefede Yenilik Kitapligi)ni kurmus ve buradan on bir cilt eser yayimlamistir. Materyalist filozof Ernest Haeckel'in "Kainat'in Muammalari" adli eserinin çevirisini -ki bu eseri, dilimize, Memduh Süleyman kazandirmistir- kendi çikardigi Felsefe dergisinde yayinlamistir. Baha Tevfik, Felsefe dergisinde,Kant hakkinda, onun "Salt Aklin Kritigi" nin tahliline dayanan etrafli bir inceleme de yayinlamistir. Baha Tevfik, yine bu dergide bir de "Felsefe Sözlügü" tefrikasi da yapmistir. Bu sözlük de, Bati tipinde bir sözlük olmasi bakimindan dikkate degerdir. Bütün yazilari, Baha Tevfik'in kaleme aldigi bu dergi, 1912'de yayinlanmaya baslamis, Türkiye'nin ilk felsefe dergisidir .

Baha Tevfik, bu dergide, amacini söyle anlatmistir: "Bizde bir felsefe dili yoktur. Ben bunu yapmaya çalisiyorum. Bati'nin üstünlügü, felsefesinin üstünlügü ile paraleldir". Balkan Savasindan sonra, yine felsefe agirlikli Zekâ dergisini çikarmis ve Alfred Fouille'nin iki ciltlik "Felsefe Tarihi"ni, Ahmet Nebil ile birlikte dilimize kazandirmis ve yayinlamistir. Bundan önce, sadece, Münif Pasa'nin, Ali Suavi'nin ve Ahmet Mithat'in felsefe tarihine dair daginik makaleleri ile Cevdet Pasa'nin kizi Fatma Aliye'nin Islâm filozof ve kelamcilarindan son derece yüzeysel bir sekilde bahseden "Terâcim-i Ahvâl-i Felâsife" adli küçük kitabi vardi.

Baha Tevfik, bu hususta da önemli bir yenilik yapmis, büyük bir adim atmistir. Bu eserin önsöz'ünde," filozoflari anlamak için kendi görüs açinizi birakarak, evreni, anlamak istediginiz kimsenin açisindan görebilmeniz lâzimdir" derken Baha Tevfik, esasinda, felsefe tarihinin objektifligine sâdik kalinmasi zorunluluguna da dikkati çekmistir. Baha Tevfik, bir yandan Felsefe dergisinde ögrencilere ve halka hitabeden makaleler kaleme almis ve yayinlamis, bir yandan da Ahmet Nebil ve Memduh Süleyman ile birlikte "Nietzsche" adli küçük kitabini olusturmustur.

Teceddüd-i Felsefî serisinin dikkate deger bir kitabi da, Ernest Haeckel'in "Monisme" adli konferansinin Baha Tevfik ve Ahmet Nebil tarafindan çevrilmesiyle olusturulmus olan ve materyalist felsefenin tezine uygun olarak, Tanrisiz Pan naturisme'i destekleyen, dolayisiyla, hararetli tartismalara yol açmis olan "Vahdet-i Mevcut" adli kitaptir. 1809'da, Immoralizm akimini da, ülkemizde, yine, Baha Tevfik temsil etmistir.

Besir Fuat da materyalist Büchner'den etkilenmis ve onun "Madde ve Kuvvet" adli kitabinin felsefe dünyasinda bir yenilik olusturdugunu söylemistir. Türkiye'de Diderot, Baron d'Holbach ve d'Alembert gibi düsünürlerin yazilarina ilk kez yer veren de yine Besir Fuat olmustur.

Pozitivist ve Naturalist felsefeden etkilenenler arasinda ise, basta Riza Tevfik, Mehmet Cavit ve Ahmet Suayip gelir. Bunlar, birlikte, 1908'de "Ulûm-u Iktisadiye ve Içtimaiye" dergisini çikartmislardir. Bu dergi, ilk defa tam anlamiyla ülkemizde felsefî denebilecek bir hareket meydana getirmistir. Bu dergide tanitilan ve tartisilan pozitivist görüs, daha sonra, aydinlar arasinda da yayilmistir. Bu dergi sayesinde, felsefe ülke çapinda yayilmistir .

Riza TevfikRiza Tevfik (1868-1951), kendisinin daha sonra amprizm ve agnostisizm yolunda oldugunu söylemis ve kendisine "Bacon'in ve Stuart Mill'in ögrencisi" ünvanini vermistir. Makalelerine "feylesof" diye imza attigi için bu lakapla anilmis; Maarif Bakanliginin olusturdugu bir heyetle birlikte "Istilâhât-i Felsefiye Lugati" ("Felsefe Terimleri Sözlügü")ni hazirlamistir. Ayrica, yine Maarif Bakanliginin karari ile "Kâmus-i Felsefe" adini verdigi bir sözlük hazirlamis, ilk iki cildi basilmis olan bu eserin tamami basilamamistir. Riza Tevfik, "Felsefe Dersleri" adini tasiyan liseler için ilk felsefe ders kitabini yazmis ve 1914'de yayinlamistir. Ayni tarihte, liselere de felsefe dersini koydurtmustur. Kendisi, "Rehber-i Ittihâdi Osmanî" özel lisesinde, Türkiye'de ilk kez felsefe dersleri vermistir. Riza Tevfik, ayni zamanda, Türkiye'de Bergson'u ilk tanitanlardandir. "Içtihâd" dergisinde yayinladigi makaleler serisinde ve "Henri Bergson ve Felsefesi" adli makalesinde, bunu açikça görmek mümkündür. "Bilgi"dergisindeki yazilarinda ise, Riza Tevfik, Kant'i ülkemizde tanitmistir.

A.Suayip (1876-1910) ise, Servet-i Fünûn neslinin en kuvvetli felsefecisi ve elestirmenidir. "Sehbal" ve "Servet-i Fünûn" dergilerinde felsefî yazilar yazmis, görüslerini açiklamistir. "Hayat ve Kitaplar" adli eserinde ilkin, 19.yüzyilin felsefî durumundan kisaca söz etmis, spiritüalizm'den bahsederken ünlü Fransiz filozofu P.Janet'i de zikretmis, daha sonra, Fransa'da A.Comte ile baslayan ve Ingiltere'de S.Mill, Fransa'da Littre, E.Renan ve Taine'de devam eden pozitivizme derinligine girmistir. Pozitivist görüsü, Servet-i Fünûn dergilerinde yazdigi bazi makalelerinde de sergilemis ama, daha sonra bu görüsü, "Ulûm-u Iktisâdiye ve Içtimâiye"yi çikaran diger iki arkadasindan sonra gelen, Bedi Nuri, Sâti el-Husri, Asaf Nef'î, Suphi Ethem, Ethem Nejdet, Memduh Süleyman ve Faik Nüzhet ile birlikte evrimcilige dönüsmüstür. Ulûm-u Iktisâdiye ve Içtimâiye dergisini, kurucularindan sonra çikaran ve yukarida adlari geçen bu yeni nesil, "Mesveret", "Mizan", "Sura-yi Ümmet" ve "Terakki" gibi dergilerde, evrimci felsefe dogrultusunda yazilar yazmislardir. Böylece, pozitivist görüs, bu kimselerle birlikte geliserek devam etmis olmakla birlikte, evrimcilik daha baskin çikmistir. Ahmet Suayip ise, pozitivizme dayanarak sosyolojiye girmis ve yeni akimlardan biyolojik sosyolojiyi tanitici mahiyette yayinlar yapmistir. "Devlet ve Toplum", "Mezhep Hürriyeti", "Hilâfet ve Saltanat", "Fransiz Ihtilali", "Viyana Kongresi" adli yazilarinda sosyolojik görüsünü Kurumlar tarihi ve Türkiye'nin problemlerine uygulamistir. Daha sonraki yazilarinda ise irk teorisi üzerinde durmustur .

Memduh Süleyman ise, Edward Hartmann'in "Darwinizm" adli eserini 1911'de dilimize kazandirmistir. O, ayni zamanda, Darwin kuramina son derece bagli olmakla birlikte, digerlerinden farkli olarak bu kurami elestirmistir de.

II.Mesrutiyetin baslarinda kurulan Ulûm-u Iktisâdiye ve Içtimâiye dergisinin yazarlarindan biri olan Bedi Nuri (1875-1913) de, evrimciligi benimsemis, bu dergide yayinlanmis olan "Içtimâî Kabiliyet" adli makalesinde özellikle Spencer'in etkisinde kalarak evrimi topluma uygulamistir. Böylece, biyolojik hayatta buldugu esaslarin sosyal hayatta da geçerli oldugu sonucuna varmistir. Sâti el- Husri (1884-1968) ise, Ulûm-u Iktisâdiye ve Içtimâiye dergisinde yayinlamis oldugu "Cemiyetler ve Uzviyetler" adli makalesinde bir Darwin'ci ve Spencer'ci olarak evrimi -tipki kardesi Bedi Nuri gibi- topluma uygulamis; toplumda da evrim oldugunu ileri sürmüstür.

Ulûm-u Iktisâdiye ve Içtimâiye dergisinin yazarlarindan Asaf Nef'i de bir evrimcidir ve o da evrimi toplumu uygulamistir. Asaf Nef'i, bu dergide yayinlamis oldugu "Mücâdele-i Hayat ve Tekâmül-i emiyât" adli makalesinde evrimcilige ve Spencercilige olan meylini gayet açik bir biçimde dile getirmistir. O da, digerleri gibi Darwinizmi, Lamarkizmle tamamlayarak topluma uygulamistir.Bu arada o, özellikle "Sosyal adalet" kavramina agirlik vermis ve yeni bir toplum anlayisina yönelmistir.

Suphi Ethem ise, bir diger evrimcidir. O, bu konuda "Lamarckizm", "Darwinizm" adli eserlerle Felsefe dergisinde "Lamarck ve Lamarckizm" adli bir makale yayinlamistir. Ayrica, "Bergson Felsefesi" adli bir eseri vardir. Suphi Ethem, Darwin'in ortaya attigi fikrin esasinda, Ilkçag'da, Empedokles ile Herakleitos gibi iki ünlü Yunan filozofu arasinda mücadele yaratacak kadar mevcut oldugunu, ama Darwin'in bundan habersiz bulundugunu belirtmistir. Darwin kuramina kuvvetle bagli olan Suphi Ethem, onun görüslerini aynen benimsemekle birlikte abartarak sunmustur.

Ethem Nejdet de Suphi Ethem gibi koyu bir Darwinci, dolayisiyla, evrimcidir. "Tekâmül ve Kanunlari" adli bir eseri vardir. Lamarck'tan ziyade, Darwin kuramina itibar etmittir. Digerlerinden farkli olarak, belki de Main de Brian'in etkisiyle olsa gerek, evrimde sadece ilerlemenin degil, gerilemenin de söz konusu edilmesi gerektigini söylemistir. Bir Spencerci olarak, toplumlarda da evrim bulundugunu ve evrim kanunlarinin geçerli oldugunu belirterek, bu durumda - tipki Asaf Nef'i gibi- sosyalizmden bahsetmek gerektigini vurgulamistir.

Ahmet Mithat da "Dagarcik" dergisinde yayinladigi "Duvardan Bir Sada", "Insan", "Dünyada Insanin Zuhûru" adli makalelerinde, Darwin'in evrim kuramini benimsemis ve savunmus bir evrimci olarak karsimiza çikar. Öyle ki, Ahmet Mithat, bu makalelerinde, insani, o zamana kadar alisilmamis bir tarzda ve cesaretle evrimci ve naturalist bir bakis açisindan açiklamistir . Daha sonra, dinsizlikle suçlanmis ve çesitli elestirilere maruz kalmistir. Olgun yasta dine yönelmis, felsefede spiritüalizmi benimsemis, materyalizm ve pozitivizmden ise mümkün oldugunca uzaklasmistir.

Bizde, Auguste Comte ile asil ilgilenen düsünür ise, Ahmet Riza (1858-1930) olmustur. Ahmet Riza, Pariste iken, pozitivistlerin dernegine girmis ve onlarin parolasi olan "Ordre et Progres" anlayisini, yeni Türk fikir hareketinin parolasi haline getirmistir. Ayrica, Ahmet Riza, 1895'de, her onbes günde bir Fransizca ve Türkçe olarak yayinlanan, pozitivist görüs agirlikli yazilara yer verilen "Mesveret" gazetesini çikarmaya baslamistir. "Tolerance Musulmane" adli eserinde ise, pozitivist düsünürlerden E.Renan ve H.Spencer'den uzun uzadiya söz etmistir.

Abdullah Cevdet (1869-1931) ise, çikarmis oldugu Içtihâd dergisinde pozitivist, materyalist ve ateist görüsleri savunmustur. Abdullah Cevdet, felsefe, sosyoloji ve pedagoji konularinda özellikle, Gustave Le Bon'dan "Asrimizin Nusûs-u Felsefiyesi", "Dün ve Yarin", "Ilm-i Ruh-u Içtimâî" adli çevirilerini ve Voltaire'den yaptigi çevirileri bu dergide yayinlamistir. "Fünûn ve Felsefe" (1897) adli eseri felsefe açisindan önemlidir. Abdullah Cevdet, bu eserinin ikinci baskisini ise,1913'de "Felsefe Sanihalari" adli bir ekle yayinlamistir. Abdullah Cevdet, ayrica, G.L.Bon'un "melezleme" kuramindan da etkilenmistir.

Pananteizmi benimsemis olmakla birlikte, esasinda bir vahdet-i vücutçu olan Sehbenderzade Ahmet Hilmi (1865-1913) ise, 1908'den sonra, Dârü'l-fünûn'da felsefe dersleri okutmus, 1910'da "Hikmet" adli bir dergi çikartmis ve daha sonra bunu gazete haline getirmistir. Bu gazetede, felsefeye ve sosyolojiye iliskin makaleler yayinlamistir. Bunlardan bazilari, "Tasavvuf ve Yeni Ilimlerle Felsefe", "Iblis Izzettin Behmen" ve "Çagimizin Felsefesi ve Sosyoloji" dir. Burada, özellikle Pozitivizm ile Sosyoloji ve sosyal olaylar üzerinde durmustur. O, materyalist olarak niteledigi Celâl Nuri'nin, "Tarih-i Istikbal" (Gelecegin Tarihi)ini ve spiritüalist olarak niteledigi Ismail Fenni Ertugrul'un, "Maddiyûn Mezhebinin Izmihlâli" (Materyalizm Mezhebinin Yikilisi) adli eserini elestirmistir .

Mantikla ilgili olarak, "Yeni Mantik" adli eseri bulunan Ahmet Hilmi'nin felsefeye dair "Üç Feylesof", "Maddiyun Mesleki Dalâleti", "Allahi Inkâr Mümkün müdür?" ve "Amâk-i Hayâl" (Hayâlin derinlikleri) adli eserleri vardir. "Maddiyûn Mesleki Dalâleti" adli eseri bir tür felsefe tarihi gibidir; burada, tüm filozoflarin bir resm-i geçidini yapar, onlarin, çesitli konulardaki görüs ve düsüncelerini tahlil ve tenkit eder. Kant'in "Salt Aklin Kritigi" ile açtigi kritik bilgi yoluyla, bu yolun bizi körü körüne bir realizmden ve materyalizmden niçin ve nasil kurtardigini anlatir. "Amâk-i Hayâl" adli felsefî romaninda ise, Sehbenderzâde Ahmet, felsefî görüslerini dile getirir. "Üniversiteli gençlerle Bir Konusma" adli risâlesinde, gençlerin herseyden önce, bir hayat görüsü, bir felsefesi olmak lâzim geldigini belirtir. Bu risâlesinde o, "hangi felsefî doktrini seçelim?" diye sorar ve söyle der: "Çagimizda üç büyük felsefî meslek vardir. Bunlar: Kritisizm, Pozitivizm ve Evolüsyonizm (Evrimcilik) dir. Filozoflar arasinda spiritüalizmle materyalizm yaygindir. Felsefe ve ahlâkta, her meslegin içindeki dogru taraflari alarak meydana gelecek eklektizmi seçmekten daha saglam yol yoktur" .

Ismail Fenni Ertugrul (1855-1946) ise, modernist Islâm filozofudur. Vahdet-i vücudu, hem bir sistem hem de ruhsal bir durum olarak benimsemistir. Sehbenderzâde Ahmet Hilmi ile ayni konularda çalismistir. "Lügatçe-i Felsefe" adli bir felsefe sözlügü hazirlamis; "Materyalizm Mezhebinin Yikilisi" ve "Vahdet-i Vücûd ve Muhyittin b.Arabî adli eserleri kaleme almistir. Yayinlanmamis eserleri arasinda ise, fenomenolojinin kurucusu Edmund Husserl'i etkilemis olan ünlü Fransiz filozofu P.Janet'den dilimize kazandirdigi "Çagdas Materyalizm Mezhebi" ile "Büyük Filozoflar" ve S.Mill'den çevirdigi "Hürriyet" ön sirada yer alir. Ona göre, çagdas felsefenin en önemli sorunlarindan birisi, evrimdir. Materyalistlerin "evrende hiçbir sey yaratilmaz; hiçbir sey de kaybolmaz" seklinde kimyanin bir ilkesinden alinmis tezleri ise, kabul edilemez. Çünkü madde ezelî ve ebedî degildir. Bu durumda, materyalist Büchner ile E.Haeckel'in tezlerini savunmaya imkân yoktur. Ezelî ve ebedî olan sadece Tanri'dir. Evrenin varligi, Tanri'nin varligindan çikar. Madde ve enerji, ezelî ve ebedî olmadigi, yani sonradan meydana geldigi gibi yok da olabilir.

Izmirli Ismail Hakki (1868-1946) Dârü'l-fünûn Edebiyat fakültesinde felsefe, felsefe tarihi, Islâm Felsefesi, Hukuk fakültesinde ise, fikih ve usûl-i fikih dersleri vermistir. "Usûl-i Fikih Dersleri", "Yeni Ilm-i Kelâm", "Ilm-i Hilâf"(2 cilt), "Islâm Felsefesi Tarihi", "Türk Filozoflari", "Mukayese", "Miyâru'l-Ulûm", "Felsefe Dersleri" (1914) adli eserlerinin yanisira, "Ceride-i Ilmiye" dergisinde Gazâlî hakkinda, Edebiyat Fakültesi dergisinde ise, Fârâbî ve Ibn-i Sînâ hakkinda makaleler serisi vardir. "Yeni Ilm-i Kelâm"da, bütün Ortaçag felsefesi problemlerini modern felsefe açisindan ele almistir. Tanri'nin varligina iliskin ileri sürülmüs olan eski kanitlari, Bati felsefesindeki kanitlar ile karsilastirmistir. Islâm filozoflari içerisinde Türk olanlari ayirmis, ve ilk kez Türk filozoflari incelemeye baslamistir. "Mukayese"de, Dogu ve Bati filozoflarini mukayese etmis, Ihvânü's Safâ ile Darwinizm arasinda, Kinalizâde ile Descartes arasinda siki bir fikir birligi görmüstür. Felsefeci oldugu kadar fikihçi da olan Ismail Hakki, bu yüzden, teorik ile pratik arasinda da siki baglantilar kurabilmis bir kimsedir. O, ayni zamanda, bir modernist Islâmcidir; action kafasina sahiptir ve bu yönüyle Ziya Gökalp'i etkilemistir.

Mehmet Ali Aynî (1869-1945) ise, Cumhuriyet öncesinde karsilastigimiz bir diger önemli düsünürümüzdür. Dârü'l-fünûn Edebiyat fakültesinde, uzun yillar felsefe tarihi profesörü olarak çalismis ve dekanlik yapmis olan Aynî, 1928'de Türk Felsefe Cemiyeti'nde tebligler okumus, ayni yil, Amerika'da toplanan uluslararasi Felsefe Kongresi'ne katilmistir. Çetitli yerlerde yayinlanan elestirilerini "Intikâd ve Mülâhazalar" (Elestiriler ve Düsünceler) adli kitabinda toplamistir. Mehmet Ali Aynî, Riza Tevfik'in "Kâmus-i Felsefe"si ile Abbe Barbe'den okullardaki ders kitabi gereksinimini karsilamak için yapilan Felsefe Tarihi çevirisini ayrintili olarak, ve Fongsgrive'den yapilan "Felsefe Dersleri"nin çevirisini, çevirmenini söz konusu etmeksizin elestirmistir. Mehmet Ali Aynî, ayrica, Suphi Ethem'in "Bergson ve Felsefesi" adli eserini de elestirmistir. Tasavvufa bagliligi ile taninan Mehmet Ali Aynî, Dârü'l-fünûn Ilâhiyât Fakültesinde Dinler Tarihi profesörlügü de yapmis, ve bu sirada Denis Saurat'in "Dinler Tarihi"ni dilimize çevirmistir. "Gazâlî" ve "Haci Bayram Veli" hakkinda monografileri, ahlâka iliskin olarak da, "Türk Ahlâkçilari" adli bir eseri vardir.

Ziya GökalpZiya Gökalp, Osmanli Imparatorlugunun son yillarinda oldugu kadar, Cumhuriyetin ilk yillarinda da, düsünceleriyle toplumu büyük ölçüde etkileyecek ve adini gittikçe genisleyen bir kitleye duyuracaktir. Ziya Gökalp, felsefe ile sosyoloji arasinda bir iliski kurmus, basta Durkheim olmak üzere, birçok Bati filozoflarindan alintilar yaparak, Türkiye'nin sorunlarini incelemistir. Ziya Gökalp'in öneri ve araciligiyla Istilâhât-i Ilmiye Encümeni olusturulmus, bunun gayretleriyle, 1915'de felsefî terminolojiye iliskin ilk resmî çalisma olarak nitelendirilebilecek Felsefe Terimleri Dergisi çikmistir.

Ziya Gökalp gibi, bir Durkheim'ci olan Mehmet Izzet (1891-1930) ise, Sorbonne Üniversitesi felsefe bölümü mezunudur. Kendisi, Dârü'l-fünûn'da uzun yillar ögretim üyeligi yapmis ve ögretim üyeliginin ilk yillarinda, Karl Vorlander'in iki ciltlik "Felsefe Tarihi"nin ilk cildini çevirmis ve bu 1927'de Istanbul'da basilmistir. Asistani ve ilk felsefe doktoru Orhan Sadettin ise, bu eserin ikinci cildini dilimize kazandirmis ve bu da, 1928'de Istanbul'da basilmistir.

Mehmet Izzet, Pragmatizm ve Bergsonizmi, o dönemdeki moda akimlar olarak nitelendirmis, onlarin karsisina Kant'tan baslayan felsefe gelenegini o günün ihtiyaçlarina göre dirilten filozoflari koymustur. Alman idealizminden etkilenmis ve Kant 'in "Pratik Aklin Kritigi"ni dilimize çevirmis ve eser Dârü'l-fünûn'da tas basma olarak 1919'da yayinlanmistir. "Ahlâk Felsefesi" adli eseri ise basilmamistir. "Bilgi" dergisinde "Zenon ve Izinden Gidenler" adli bir de makalesi bulunan Izzet, ömrünün sonlarina dogru fenomenolojiye ilgi duymus, bu hususta, özellikle Max Scheler ve fenomenolojinin kurucusu Husserl'in Fransizcaya çevrilmis kitaplarini incelemistir. Dârü'l-fünûn Edebiyat Fakültesi Dergisi'nde makaleler halinde "Muasir Hayat ve Büyük Adamlar" i yayinlamis; idealizmdeki ilk denemesi olan bu eseri daha sonra "Milliyet Nazariyeleri ve Millî Hayat" ile tamamlamistir. Son günlerinde hazirlamis oldugu "Sosyolojinin Sinirlari" adli tebliginde, degerler felsefesinin yerine geçmek ve degerlere iliskin bütün problemleri çözmek iddiasinda bulunan sosyoloji ekollerinin elestirilerini yaparak, bu veya baska bir bilimin Ziya Gökalpçilerin dedikleri gibi "felsefe kaymakami" olamayacagini savunmustur.

Su halde, anlatilacagi üzere, Bedi Nuri, Sâti el- Husri, Asaf Nef'î, Baha Tevfik, Suphi Ethem, Ethem Nejdet, Memduh Süleyman, Ahmet Mithat gibi düsünürlerimiz evrimci felsefeden etkilenmisler ve bu felsefeyi ülkemizde temsil etmislerdir.

1912'de, zamanin Maarif Bakani Emrullah Efendi tarafindan son kez açilisinda da, Dârü'l-fünûn'da, basta Ahmet Mithat ve Riza Tevfik olmak üzere, Izmirli Ismail Hakki, Mehmet Ali Aynî, Mehmet Izzet ve Cumhuriyetten sonraki dönemde de Mehmet Emin Erisirgil tarafindan felsefe dersleri verilmistir.
hikayeci25 ; Kullanıcısının İmzası
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Osmanlıda Felsefe

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
±‡İçİmİzDeKi KaRaNLık!‡± :: .::Hayatın İçinden::. :: Felsefe -
Aşağıdaki Listede Yer Almak İstiyorsanız Öncellikle Foruma Üye Olmalısınız.Site Linkinizi Yöneticilere Özel Mesajla Bildilerbilirsiniz Ya Da Profil Bilgilerinizde Belirterekte Gerekli Bilgileriniz Listeye Eklenecektir..Bilginize Kolay Gelsin....
Dost Siteleri
Dost Siteleri
Dost Siteleri
Dost Siteleri
Dost Siteleri
Dost Siteleri
forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar